9 Ocak 2017 Pazartesi

Kraliçenin Pireleri - Tarık Tufan

"Şimdi bulabildiğim tüm soru cümlelerini üst üste yığıp bulabildiğim en merhametli cevabın dizlerine yaslamak istiyorum başımı. Bulabildiğim en müşfik cümlenin önünde bir an olsun düşünmeksizin iyiden iyiye bitik, yorgun vücudumu yere bırakmak istiyorum. Uzanmak ve hangi günahtan kalma olduğunu kestiremediğim acıların yorgunluğunu bir parça olsun üzerimden atmak istiyorum.
Uyumalıyım.
Uzunca bir süre.
Sınırların, para birimlerinin, zaman ölçülerinin değiştiği çağlara dek."
......
"Hayatımın parçalarını nasıl bir araya getirebileceğim konusunda en küçük bir fikrim de yok.
Nereden başlamalı?
Başı ve sonu iç içe geçmiş bir hikayede ortaya çıkacağı anı karıştırmış bir kahraman gibiyim. Nerede ortaya çıksam yanlış karedeyim."





Benim tatilim başladı ve haftasonundan beri kar yağıyor. İstanbul'a bu kadar kar düşmeyeli ne kadar oldu sahi? Tüm yollar kapanmış ve tüm şehri beyaz bir örtünün huzuru kaplamışken, son günlerde sokaktan sadece mutlu çocukların çığlıkları yükseliyor. Bende bu aralar çatı katımda salep içerken kitap okuyorum, arada kafamı kaldırıp lapa lapa yağan kara daldığım anlarda oluyor tabi. İnsan bazen tüm şehrin gürültülü yorgunluğundan arındığı böyle günler istiyor. Böyle günlerin huzuru kadar hüznü de var.
"Biliyorsun ki,
Yalnız hüznü vardır, kalbi olanın."

Elime daha önce adını duymadığım bir yazarın kitabını alıyorum, Kitabı keşfim ise bir sayfada gördüğüm bir paylaşımı beğenmem üzerine kaynağını araştırmam ve bu kitabı okumam lazım isteği idi. Ve iyi ki diyorum. İnsanın kendi keşfi adına, gördüklerinin sorgulama adına iyi bir kitap!

"Yüzünde parlayan güneş bir anda kaçıp yaşlar boşalıyor gözlerinden. Ben nisan şaşkınlığında yitiriyorum öykünün geri kalan kısmını.
Nasıl bitiyordu?
İyiler nereye gittiler?
Kadınlar ve çocuklar nasıl kurtulacaklar?"

Genelde yolda yürürken önüme bakarım gözüm kimseyi görmez, ama hüzünlü olduğum günlerde etrafta bir yerlere yetişmenin telaşını taşıyan insanları izlerim. İnsanlar genel olarak hep telaşlı ve hep bir yerlere geç kalmış gözüküyor durup izlediğinizde. Merak ediyorum benden başka hayatları bazen. Benim dertlerime sahip olmayan insanları, onların dertlerine sahip olmayan beni sorguluyorum kimi zaman. Benim hayıflandığım çoğu şey kimine hafif geliyordur belki de. Kitap da ise yazar günlük hayatları gördüğü pencerelerden anlatıyor size. durmuş ve tüm insanlığı izlemiş sanki ve kendi doğru yanlışlarını anlatıyor ve sizinde kendinizde ortak bir nokta bulmanızı bekliyor gibi kalemi. Ve emin olun kendinizden bir şeyler de buluyorsunuz. Yaşarken farketmeden kabullendiğimiz bir çok yanlış var ve o kadar normalleştirmişiz ki. Parası olanı üstün kabul ediyoruz farketmeden, dilimiz hayır dese bile davranışlarımız çoktan bunu kabullenmiş ona göre davranıyor. Parası olanın her şeyi yapmaya hakkı var gibi, parası olan her zaman haklıdır gibi. Kitap ezilen yanlarımıza ışık tutmaya çabalıyor adeta.

"Bazı adamlar, kendi mezarlarını gösterişli hale getirmek için harcadıkları parayı bir yoksula vermeye razı gelmiyor. Çünkü gösterişli bir mezarın vereceği prestiji yoksulların duasına tercih ediyor."

Bir deneme kitabı olduğunu belirtmiş miydim? İçinde insana dair her duygudan kesitler var. Hatırlar mısınız eskiden sahip olduklarımız daha bir kıymetliydi sanki, insan gibi. Teypler vardı, sevdiğimiz şarkılar radyoda çıksa da dinlesek gibi telaşlarımız vardı. Sokakta oyun oynayan, düşüp dizlerini yaralayan çocuklardık. Sabahları erkenden kalkardık, sadece erken saatlerde yayınlanan çizgi filmleri izleyebilmek için. Eskiden her şeyde samimiyeti hissederdik sanki, paylaşılan her şeyde içimizi ısıtan bir sıcaklık vardı gibi. Son günlerde her şey o kadar kolay elde ediliyor ki değerini düşünmeye vaktimiz yok, çünkü her şey kolay olduğu kadar hızlı da değişiyor, takip etmeye yetişmemiz lazım. Geride bıraktıklarımıza dönüp bakmıyoruz bile, geçtiyse 'eski moda'ydı zaten deyip devam ediyoruz. Yazar çocukluğundan mahallesinden hatırında kalan anıları anlatıyor bir yerde size, sizi çocukluğunuzun huzuruna taşır gibi.

"Gitgide soğuyor bu kaldırımlar, bu sokaklar, bu meydanlar. Bu kentin her köşesi gitgide soğuyor. Bakışlara siniyor soğuk. Yüz yüze bakışmalardan üşüyoruz artık. Herkes bir diğerinin donduran bakışlarından uzaklaşmaya çalışıyor. Bir parça olsun huzur verecek teselliler yok artık. Dua cümlelerini hatırlamıyor kent..."

Yitirdiğimiz insanca değerlere dönüp bir kez daha bakma gereği duymazken, yitirdiğimiz insanların ardına bakmaktan ilerleyemiyoruz çoğu zaman. Gelecekte insanı kaybetmekte sıradanlaşır mı dersiniz? İnsan bunu da kaybedecek kadar değersizleşir mi? Peki değer verdiğimiz insanları ne zaman ardımızda bırakmalı?

"Ortalık iyice karardığında, etrafındakiler seçilmez olduğunda, birileriyle yüz yüze gelecek istek kalmadığında içinde, artık gitmelisin.
...
Sana ait her şey zamanla tükeniyorsa gitmenin vakti gelmiş demektir. Tükenmesinden korktuğun birkaç şey kaldıysa geride bırak. Kalbinden başka ağırlık olmasın üzerinde.
...
Git ve giderken bakma sakın. Kalanlara, ardından bakanlara, ardından seslenenlere..."

Ve her insanın illaki payına bir şeylerden kalma suskunluklar düşmüştür. Sustuklarınızın ağırlığıyla yaşamak ne kadar da normalleşti zamanla değil mi? Oysa en başta geçmeyeceğinden oldukça emindik. Emin olduğumuz her şey geçti ama bizde iz bıraktı. Biz sustuk, onlar geçti...

"Kimseye benden söz etmeyin. Kimseler fark etmesin çekip giden otobüslerin arkasından öylece kalakaldığınızı. Dalıp gitmelerinizi fark etmesinler.
...
Hayat, aramızda kalmış utangaç bir çocuktu sanki.
Kent susmuş ve söylenecek bir çift lafın merakına dalmıştı.
Susuyorduk öylece.
...
Konuşsak sözler bitecekti.Ve söylenecek bir çift söz kalsın diye konuşmuyorduk. Geriye dönebilecek bir adım kalsın diye. Yeniden başlayacak bir söz kalsın diye susuyorduk, konuşmuyorduk.
Bir konuşsak gök üzerimize yağacaktı."

Bazı susmaların sebebi yeni başlangıçlardır; bazıları ise bitişler, terk edişler ve çoğu ise çaresizliktir, yapacak başka hiçbir şeyin olmayışıdır, kabulleniştir sonları.
"Oysa ne çok boğuldun suskunluğunda."

Bazı kitapları okurken altını çizmelisiniz cümlelerin ve mümkünse altını çizdiğiniz cümlelerin sebebi olan insana hediye edin o kitabı. Bazen karşınızdakine samimiyetinizi hissettirmenin en yakın yolu olabilir bu. Sizin kendinizi bulduğunuz cümlelerde karşı tarafın ne hissettiği bazen tüm soru işaretlerinizin cevabı olabilir. Yaşamak sandığımızdan daha karmaşık bazen...

"Göz göre göre, yalan olduğundan emin olduğun sözlere inanmaktır bazen yaşamak. Hayatın, üstüne üstüne gelen öfkeli adımlarına karşı, yalanın geçici mutluluğuna kendini kaptırıp mutlu olabilmeye alışırsın çoğu zaman."

Peki sizce yaşamak ne idi?

"Asra yemin olsun ki insan hüsrandadır!
Ancak..."

1 yorum:

  1. "Asra yemin olsun ki insan hüsrandadır!
    Ancak (iman edenler, salih amel işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye eden ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır.)"

    YanıtlaSil